Bebeklerde algısal ve işitsel duyular daha anne karnında oluşmaya başlar ve doğumdan sonra da devam eder. Bebekler doğdukları andan itibaren görüp duyabilirler. Ancak bu duyuları henüz az gelişmiştir ve bir iki ay içerisinde hızla gelişme gösterir. Yenidoğan döneminde bebek duyduğu ve gördüğü şeyleri henüz anlamlandırma yeteneğine sahip değildir.
Tüm işitsel ve algısal duyuları açık olan bebeklerde bu duyuları zamanla gelişir. Örneğin, bebekler doğduktan sonra ilk 3 ay içinde gözleri ile hareket eden şekilleri takip edebilirler. Sese karşı duyarlı olan bebekler üçüncü aydan sonra sese karşı tepki verir, kucağa alındığını fark eder ve kucağa alındığında kafasını daha dik tutabilir. Emsey Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Gülten Karasu görüşlerini aktarıyor.
Bebeklerde işitsel ve algısal duyu gelişimi
İşitme çocukların gelişiminde çok önemli bir yere sahiptir. İşitme ile çocuk sadece duyma yetisini değil, sesleri tanımayı, konuşmayı, taklit etmeyi öğrenir ve dil gelişimini sağlar. İşitme duyusu aynı zamanda çocuğun tehlike uyarılarını da alabilmesine yardımcı olur. Başkalarıyla iletişim kurmasında, sosyal becerilerini geliştirmesinde işitme çok önemlidir. Bebekler anne karnındayken gebeliğin 20. haftasından itibaren temel işitme yeteneği kazanırlar. Dışarıdan gelen sesleri duyabilirler. Doğum gerçekleşene kadar bu süreçte bebeğin işitme duyusu da gelişir.
aydan itibaren…
İlk 4 ayda bebek sesin geldiği yönü göz ya da baş hareketleri ile takip edebilir. Ani ve gürültülü sesten korkabilir ve böylece “ağlayarak” tepki gösterebilir. 6. aydan sonra değişik sesleri ve kendi tanıdığı sesleri ayırt edebilir ve bu seslere ilgi göstererek kendisi de sesler çıkartmak için konuşmaya çalışır. 12. aydan itibaren mırıldanmaya ve duyduğu basit sözcükleri de artık rahatlıkla tekrarlamaya başlar. Duyduğu basit komutları yerine getirebilecek yetiyi kazanır.
Bebeğe ne kadar uyaran verilirse o kadar çok bilgi ve beceri depolar. Bu nedenle müzik bebeğin gelişimi için de çok önemlidir. Şarkı söylerken yeni sözcükler öğrenerek kelime dağarcığı gelişir. Sözcükleri anlaşılır bir şekilde söylemeyi öğrenerek diksiyonu düzelir. Tekerlemeler söylerken akıcı konuşma becerisi kazanır. Sesini, kulağını ve zevkini geliştirir. Doğru duymayı, denetlemeyi ve kullanmayı, güzel müziği ayırt etmeyi öğrenir. Yaratıcı güdüleri oluşur. Birçok kişi için şarkı sözlerini hatırlamak, bir metni ya da şiiri hatırlamaktan daha kolaydır. Bunun nedeni müziğin aynı zamanda bellek için tetikleyici olmasıdır. Bu yüzden de müzik bebeklerin dili kavramasında ve kelime hazinesini geliştirmesinde büyük rol oynar.
Psiko-motor gelişime etkileri Anne-babanın bir müzik aleti çalması, dans ederek ya da el çırparak ritim tutması bebeğin küçük motor kaslarının gelişimi için temel oluşturur. Müzik beyin için bir egzersizdir. Bebekler müzik dinleyerek ya da müziğe katılarak hangi seslerin birbirini izlediğini, yaptığı hareketlerin nasıl sesler çıkarttığını öğrenirler. Bu bağlantı bebeklerin algılama, öngörme ve sorun çözme yeteneklerini geliştirmesi için çok önemlidir. Çalgı olarak kullanabileceği oyuncaklarıyla oynarken ve müzik eşliğinde hareket ederken; koordinasyonu, küçük ve büyük kasları gelişir, bu da fiziksel ve psiko-motor gelişimini olumlu yönde etkiler.
Bebekler ilk sözcüklerini söylemeden önce farklı yöntemler dener, nasıl mı?
Doğumdan sonra bebekler konuşmalarını sağlayacak organları henüz zihinsel ya da fiziksel olarak denetleyemese de, çoğu zamanlarını annelerinin sesini dinleyerek geçirir ve dil ile ilgili her türlü bilgiyi kaydederler. Aslında bebekler ilk sözcüklerini söylemeden çok önce farklı istekler için farklı ağlama tonları, gülme ve agulama gibi pek çok iletişim yolunu kullanabilmektedirler. Bebeğinizle ilk iletişim onun dili anlaması veya kullanmasından çok önce başlar. Bebeğiniz, beslenme ya da alt değiştirme sırasında sesinize tekme atarak ya da agulayarak tepki verir. Olumlu duygularını size gülümseyerek olumsuzları ise ağlayarak anlatır. İlk anlamlı sözcüklerini üretirken bile karşıdaki kişinin anlaması için el işaretleriyle bunlara eşlik eder. Anne babalar ise bu tepkileri kısa sürede çözümleyerek bunlara yanıt verir ve böylece iletişimi zenginleştirir
Bebeğin gelişme süreci
Agulamak, gülmek ve anlamsız sesler çıkarmak bebeklerin ilk konuşma girişimleridir. İlk yaşlarının sonlarına doğru anlamlı konuşma benzeri sesler çıkarırlar. İlk anlamlı sözcükler 12. aydan sonra üretilmeye başlar. Bu noktada bireysel farklılıklar olabilmektedir: bazı bebekler anlamlı sesler çıkarmak için sürekli çabalarken bazıları buna hazır olana kadar bekleyebilirler. 18. aydan sonra bebeklerin yeni sözcük öğrenme süreçleri oldukça hızlanır ve bir haftada bile büyük değişimler görülebilir. Bu dönem çocukların sözcük dağarcıklarının hızlıca geliştiği dönemdir, fakat bir dili öğrenmek tek tek kelimeleri üretmekten fazlasını gerektirir.
Çocuklar 2 yaşından önce dilbilgisini sözcüklerle birlikte jest-mimik gibi işaretleri kullanarak gerçekleştirmektedir. 2 yaş civarı çocuklar sözcükleri birleştirerek farklı anlamlar oluşturmak için işaretleri azaltarak dil bilgisi kurallardan faydalanmaya başlarlar. 2.5 yaşından sonra sözcük dağarcıkları hızla gelişmekte, ürettikleri cümleler anlamsal ve dilbilgisi açısından zenginleşmektedir. 4-5 yaşına gelindiğinde artık çocuklar bir yetişkine isteklerini, ihtiyaçlarını, ilgilerini uzun ve karmaşık cümlelerle zorlanmadan ifade edebilmekte ve çevresinde duyduğu şeylerin çoğunu rahatlıkla anlayabilmektedir
Genetik
Dil bozukluğu olan anne, baba veya kardeşe sahip çocukların diğer çocuklardan daha fazla risk taşıdığı yapılan çalışmalarda açık bir şekilde ortaya koyulmuştur. Bu tür bir genetik riskin varlığı üzerinde şu an yapılabilecek fazla bir şey yoktur, fakat aileler çocuğun bundan asgari seviyede etkilenmesi için erken dönemden itibaren bu durumun farkında olup çocuğun iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalıdır.
Ebeveyn Etkisi
Bazı araştırmacılar çocuklarla iletişim kurma biçimimizi de dil gelişimiyle ilişkilendirmektedir. Yapılan çalışmalarda çocuklarıyla sık oyun oynayan ve oynarken onlarla konuşan, çocuklarına kitap okuyan, çevrelerinde ilgilendikleri, işaretle gösterdikleri şeyler hakkında çocuklarıyla konuşan ve çocuklarıyla daha yalın ve sade bir dil kullanmayı tercih eden ebeveynlerin çocuklarının dil gelişimlerinin daha iyi durumda olduğu aktarılmıştır.
İşitme Kaybı
İşitme kaybı olan çocuklar sözel dili anlamak ve kendisini sözel olarak ifade etmek konusunda yaşanacak problemler açısından büyük bir risk taşımaktadır. Eğer bu durum erken fark edilip müdahale edilmezse çocuk iletişim problemi, öğrenme güçlüğü, kendisini sosyal olarak soyutlama gibi birtakım problemlerle karşılaşacaktır. Yapılan çalışmalarda erken tanı ve müdahale ile işitme kaybı olan çocukların ilerleyen dönemlerde yaşıtlarıyla aralarındaki farkı kapatabildiği ortaya koyulmuştur.
Bilişsel, nörolojik veya gelişimsel bir bozukluk
Bilişsel bozukluğa, nörolojik problemlerine (hidrosefali, strok, havale gibi) ve otizm spektrumu bozukluklarına (otizm, yaygın gelişimsel bozukluk) sahip çocuklarda medikal, gelişimsel ve davranışsal birçok problemin yanında dil ve konuşma becerilerinde de sıkıntı görülmektedir. Bazı durumlarda çocuğun geç konuşması sadece konuşma probleminden öte yukarıda sayılan bozuklukların ön belirtisi olabilmektedir. Aileler ve uzmanların bunu dikkate alması ve zamanında yönlendirmesi önemlidir. 18 aylık olan, diğer çocuklarla oynamak istemeyen ve kendini ifade etmekte güçlük yaşayan bir çocuğun dil ve konuşma problemi olabilir ama aynı zamanda bunlar otizmin belirtileri de olabilir. Konuşması geciken bir çocuk için tüm ailelerin en kötü senaryoyu düşünmek gibi bir davranış içerisine girmemeleri gerekir. Fakat problemin erken fark edilmesi önemlidir. Bu tür bir durum çıkması durumunda bile erken bir tanı ve müdahale problemin çözümünde daha hızlı yol alınmasını sağlayacaktır.
Hangi durumlarda şüphelenmeliyim?
Özellikle 18-30 ay arası dönemde olan, normal zekaya sahip ama gecikmiş konuşması olan çocuklarda dil gelişimi probleminin belirli durumlarda devam edebileceğine ilişkin ortak görüşler bulunmaktadır.
Çocukların bazı becerilerde yaşıtlarına göre geri kalabilir; bunu kısa sürede toparlayabilir, hatta daha da iyi olabilirler. Bir çocukta yürüme, yemek yeme, tuvaletini karşılama gibi becerileri normal gelişirken konuşması gecikebilir. Tüm çocukların genel kabul görmüş aynı veya benzer gelişim aşamaları vardır; bunun yanında, bazı çocukların kendine özgü bir gelişim zamanlaması olabilir ve konuşmaya yaşıtlarından biraz erken veya geç başlayabilir. ebeveynler çocuklarında herhangi bir şeyden şüphelendiklerinde çocuklarının performansını diğer çocuklarla karşılaştırırlar ve çoğunlukla doğru zamanda bir şeylerin yolunda gitmediğinin de farkına varırlar ve doğal olarak endişelenirler. Önce en yakınlarına, daha sonra uzmana danışarak aydınlanmak isterler. İfadeleri genellikle “çocuğum hala konuşmuyor”, “çocuğum kendini farklı şekilde ifade ediyor”, “çocuğumun söyledikleri kolaylıkla anlaşılmıyor” şeklindedir
Konuşma bozukluğu varsa…
Yapılan çalışmalarda dil ve konuşma bozukluğuna sahip çocukların kullandığı eylem sözcüklerinin çok az çeşitlilik gösterdiği aktarılmıştır. Diğer bir bulgu da kullandıkları eylemlerin yapılan birçok çalışmadan çıkarılan ortak sonuç; çocuğun dil ve konuşma problemi ne kadar geç tanı konulursa çocuk o kadar yavaş gelişim gösterir. Bir çocuk belirli bir yaş döneminde (örneğin 24-30 ay arası) yaşıtları hızlı bir gelişim gösterirken yavaş bir gelişim gösteriyorsa bu çocuk aradaki farkı kapatamadıkça dil problemi daha da büyüyüp, eşlik edecek sosyal ve psikolojik problemlerle daha karmaşık bir hal alabilecektir.