Genel olarak yenidoğan bebekler anne karnından yeni bir ortama adapte oldukları sırada onları bazı hastalıklar bekler. Peki, ebeveynleri bekleyen yenidoğan hastalıkları neler? Yenidoğan bebeklerde sıklıkla karşılaşılan sağlık sorunlarını anlatan Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Ataşehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr İlknur Kılıç; anne sütünün oldukça önemli olduğunu vurgulayarak, hastalıklar hakkında bilgilendiriyor.
Kolik
Bebeklerde kolik ağrısı dediğimiz gaz ağrısı genellikle hayatın 3. Haftasında başlar. Daha çok akşam saatlerinde 3 saatten fazla süren durdurulamayan ağlamalar olur. Bu dönemde bebek sürekli emmek ister. Emdikçe gaz ağrısı devam eder. Sonunda ağlamaktan yorularak uyuyakalır. Tam olarak nedeninin bilinemediği bu süreç bağırsaklarda anne sütü şekerinin tam sindirilememesiyle ilgili olabilir. Anne sütü şekeri tam olarak sindirilemeyince laktoz laktik aside çevrilir ve gaz ortaya çıkar. Laktozu sindiren laktaz enzimi bağırsaklarda 4. ay civarında normal düzeylere erişir ve gaz ağrısı kendiliğinden azalır. Bu mekanizma dışında başka mekanizmaların da neden olduğu düşünülmektedir.
Gaz ağrısı düşünülen bebek iyi bir sistematik muayeneden geçirildikten sonra olası idrar yolu enfeksiyonu olmadığının tespitinin ardından gaz ağrısını azaltabilen bitkisel bazı ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçların tam olarak gaz ağrısını azaltmayabileceği bilinmelidir. Bebeğin karnına masaj yapmak bebeği rahatlatabilir.
Bu süreçte annenin desteklenmesi çok önemlidir. Annenin moralinin bozulması strese girmesi süt salınımını azaltabilir. Evde anneye destek olabilecek birinin olması, bebeğin bakımına yardımcı olunması ve annenin ara ara 1-2 saatlik bebeğin ağlamasını duymayacağı şekilde yürüyüş yapması, ortam değiştirmesi anneyi rahatlatacaktır.
K Vitamini eksikliği
Bağırsaklardaki faydalı mikroorganizmalar tarafından üretilen K vitamini; pıhtılaşmayı sağlayan faktörlerin karaciğerde yapılmasını sağlar. Bebeklerin bağırsakları doğumda mikropsuzdur. Faydalı mikropların bebeğin bağırsağına yerleşmeleri birkaç haftayı bulabilir. Bu süreçte K vitamini eksikliğine bağlı kanamayı önlemek için doğum sonrası K vitamini yapılır. Doğumda K vitamini yapılmasına rağmen, bebeklerde K vitamini sentezi gecikirse göbekten kanama olur. Bu durumda K vitamininin bebeğe tekrar yapılması gerekir. Anne sütü bağırsaklarda faydalı mikroorganizmaların yerleşmesini kolaylaştırdığı için, anne sütünün verilmesi desteklenmelidir. Tam tersine antibiyotikler bu süreci geciktirmektedir. Antibiyotik alan yeni doğan bebeklere K vitamininin tekrarlanması gerekebilir. Doktora sorarak probiyotik kullanılabilir.
Yenidoğan sarılığı
Ülkemizde zamanında doğan bebeklerin yüzde 60’ı, prematüre doğan bebeklerin yüzde 80’i doğum sonrasındaki ilk hafta içinde sararmaktadır. Sarılığı oluşturan bilirubin maddesi kanımızda bulunan eritrositlerin (kırmızı kan hücreleri) yıkılmasıyla oluşur. Bebek anne karnında iken oksijeni düşük bir ortamda yaşamakta, oksijenin dokulara götürülmesi için daha fazla hemoglobine ihtiyaç duymaktadır. Bebek doğduğunda hemoglobini 18-21 g/dl gibi yüksek düzeylerdedir. Doğum sonrası atmosfer havasındaki yüksek oksijen ile karşılaşan bebeğin yüksek hemoglobine ihtiyacı kalmamakta, hemoglobin yıkılmakta ve ortaya fazla miktarda bilirubin çıkmaktadır. Ortaya çıkan fazla miktardaki bilirubinin karaciğerden bağırsaklara atılması aynı hızda olmayınca kanda birikmekte, sarılık meydana gelmektedir.
Sarılık bebeğin önce gözlerinin beyazında, yüzünde fark edilir. Arttıkça gövdesinin sarardığını ve bacaklara doğru indiğini görürüz. Gün ışığında veya beyaz ışıkta daha iyi fark edilir. Özellikte gövdede sarılığın görülmesi mutlaka uzman muayenesi gerektirir.
Sarılığın diğer nedenleri;
- Anne ve bebek arasındaki kan grubu uyuşmazlığı,
- Kırmızı kürelerdeki yapısal bozukluklar,
- Enzim eksiklikleri (Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği, pirüvar kinaz enzim eksikliği gibi)
- Tiroid hormon eksikliği,
- İdrar yolu enfeksiyonu,
- Vücutta ve kafada doğum sırasında oluşmuş kanamalar sayılabilir.
Nedeni bulunamayan yenidoğan sarılıklarının bir kısmı genetiktir. Benim yapmış olduğum, Int J Clin Pharmacol Ther dergisinde yayınlanan bir çalışmamda; Japonlarda sık olarak bulunan ve yenidoğan sarılığına neden olan bir mutasyonun Türkiye’de de var olduğu, yenidoğan bebeklerde sarılığa neden olduğu gösterilmiştir. Sarılığı oluşturan bilirubin maddesi çok yüksek düzeylerde (bu düzey bebeğin vücut ağırlığı ve kaç günlük oluşuna göre değişmektedir) kan-beyin bariyerini geçip beyne yerleşir ve beyin hücrelerine zarar verir. Bebekte kalıcı nörolojik hasara neden olabilir.
Bebeğin sarılığının azalması için iyi beslenme çok önemlidir. Bilirubin karaciğer ve safra yolları aracılığı ile bağırsaklara gelmekte ve kaka ile vücuttan uzaklaştırılmaktadır. İyi beslenmeyen bebeklerde bağırsaklarda uzun süre durursa, bilirubin tekrar emilip kana karışır. Bebeğin bilirubin düzeyi riskli düzeye ulaşmış ise ışık tedavisi yapılır. Beyin etkilenmesi sınırına gelmiş ise bebeğin kanı değiştirilir. Işık tedavisi ile 430-490 dalga boyu bebeğin cildine 30-45 cm uzaklıktan verilir. Bu dalga boyundaki ışık bilirubini suda eriyen bir forma çevirir, bir tür karaciğerin görevini yapar. Suda eriyen bilirubin safra yolu aracılığı ile bağırsaklara ulaşır ve vücuttan uzaklaştırılır.
Göbek fıtığı
Göbek fıtığı bebeklerde, çoğunlukla, karın kaslarının karnın orta kısmında tam olarak birleşmemesinden kaynaklanır. Bebeğe göbek kuşağı takılmasının faydası olmaz, hatta para gibi cisimlerin göbeğe konulup sarılması enfeksiyon ihtimalini artırır. Göbek fıtığı ilk aylarda giderek artabilir ancak daha sonra karın kaslarının gelişimi ile azalır, çoğu 1 yaşa kadar kaybolur.