Çocuğunuz büyüdüğünde size “Bezli fotoğrafımı neden sosyal medyada paylaştın?” sorusunu yönelttiğinde cevabınız hazır mı? İstinye Üniversitesi İİSBF Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aybike Serttaş, çocuk hakları ve çocuk istismarı konusunu detaylı olarak açıklıyor.
Bebek Muhabbeti dergimizi yayına ilk hazırlamaya başladığımız dönemde en önemli kuralımız ‘uzman görüşü’ olmayan hiç bir bilgiyi sizlerle buluşturmayacağımız olmuştu. Web sitemiz, sosyal medya kanallarımız ve dergimizde yer alan tüm bilgiler bu nedenle ‘uzman görüşleri’ne dayanıyor. Bugün yer verdiğimiz haber içeriğinden de anlaşılacağı gibi Bebek Muhabbeti olarak doğru bir çizgide yol aldığımızdan bir kez daha emin olduk.
Çocuk hakları ve çocuk istismarı konusunda yeteri kadar bilgi sahibi miyiz? Çocuklarınızın her anını sosyal medya hesaplarından paylaşmanız doğru mu? Gelecekte belki çocuğunuz o paylaştığınız fotoğrafın hiç görünmesini istemeyecek olabilir. Bunu daha önce düşündünüz mü? Henüz çocuk haklarıyla ilgili detaylı bir düşünceye sahip değilseniz, İstinye Üniversitesi İİSBF Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aybike Serttaş, birçok boyutta ortaya çıkan, kitlelere aktarılırken doğru bilinen yanlışlara sebep olabilen ve medya tarafından işlenirken oluşturduğu toplumsal algıyla kamuoyunun en güncel tartışma konuları arasında yer alan çocuk hakları ve çocuk istismarı konusunu tüm detaylarıyla değerlendirdi.
Çocuk hakları meselesinin temelde iki ana başlık altında şekillendiğini belirten İstinye Üniversitesi İİSBF Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aybike Serttaş; “Bunlar; çocukların, yetişkin bireyler gibi haklara sahip oldukları gerçeği ve geniş kitlelere ulaşan medyada doğru bir şekilde temsil edilmeleri gerekliliği. Şu konuyu tekrar netleştirmemiz gerekiyor: Çocuklar da bireydir ve haklara sahiptir” sözleriyle açıklıyor.
Doç. Dr. Aybike Serttaş; “Medya bir aracı rolünden çıkıp toplumu şekillendiren bir baş aktöre dönüşebilir. Bu sebeple çocuk hakları konusunda en az değinilen konulardan biri olan çocukların medyada temsilini konuşmamız gerekiyor. Ebeveynlerin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlardan, çocukların rol aldığı dizi, film ve reklamlara, çocuk oyuncuların ailelerinin bu çocuklara dair tasarruflarına kadar pek çok konu da mercek altına alınmalı.”
“Çocuk hem “Hayır” demeyi hem de kendisine “Hayır” dendiğinde bunun ne anlama geldiğini bilmelidir.”
İstinye Üniversitesi İİSBF Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aybike Serttaş, çocuk hakları ve çocuk istismarı hakkında detaylı bilgilendirmede bulunuyor.
‘’Çocukların roller sınırlı”
İletişim araçları tarih boyunca yetişkinler tarafından kontrol edildiği için medyadaki çocuklar çoğunlukla nesne olarak temsil edilmektedir. Bu nedenle, çocuklar kendilerini görünmek istedikleri gibi değil yetişkin bakışının sınırları ile sunarlar. Buna göre çocuklar haberin bir parçası olduğunda, onlara sınırlı roller verilir. Haberlerde çocukların görüntüleri sıklıkla savaş, kıtlık gibi yetişkinlerin dikkatini uyandırmak için kullanılır. Sansasyonel veya trajik unsurlar taşıyan haberlerde çoğunlukla mağdur ve talihsiz olarak resmedilen çocuklar, mağdur ya da duygusal çekiciliğin nesneleri olarak temsil edilir. Haber medyası çocukları yetişkinler arasındaki güç ilişkilerine işaret eden küçük, korumasız ve bağımlı canlılar olarak etiketler.
“Bu paylaşım benim için mi, çocuğum için mi?”
Çocuklar da bireydir ve haklara sahiptir. İstismarın; çocuğa fiziksel veya psikolojik olarak kötü davranma, ihmal, cinsel istismar ve ticari çıkarlar için çocuğu kullanmak gibi geniş bir kapsamı vardır. Aslında, çocuğun yetişkin dünyasında herhangi bir şeye alet edilmesi de istismara girer. Bu noktada ebeveynlerin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlardan, çocukların rol aldığı dizi film ve reklamlara, çocuk oyuncuların ailelerinin bu çocuklara dair tasarruflarına kadar pek çok konu da mercek altına alınmalıdır. Özellikle ebeveynler, sosyal medya paylaşımlarında ikilemde kaldıklarında kendilerine şu soruyu sorabilirler: “Bu paylaşım benim için mi, çocuğum için mi?” Bu sorunun cevabı paylaşımın niteliği konusunda kendilerine fikir verecektir.
“Yayınların içeriği sadece delillere dayanmalı”
Medyanın çocuğa yönelik istismar ve şiddet haberlerindeki rolünün çok önemli olduğunu belirtmeye gerek yok. Medyanın bu haberlerdeki işlevi, bilgilendirme ve eğitme üzerine kurulmalıdır. Medya metinlerini üreten kişiler, popüler ve sansasyonel söylemlerden kaçınmalıdır. Yayınların içeriği sadece delillere dayanmalı ve uzman görüşleri ile çerçevelenmelidir. Bu tür yayınlarda bir diğer önemli konu mahremiyettir. Verilen pek çok bilgi ve kullanılan görseller için ailenin onayı alınmalı, mümkün olduğu kadar aileyi görsel olarak tanıtmaktan kaçınılmalıdır. İstismar ve şiddet haberlerinde medyanın bir diğer asli görevi, yasa yapıcılarla toplum arasında köprü vazifesi görmek, çözüm önerilerinin tartışılmasını sağlamak, kişi ve kurumları sorumluluk almaya ve sistemle yüzleşmeye teşvik etmektir.
Ebeveynler, sosyal medya paylaşımlarında ikilemde kaldıklarında kendilerine şu soruyu sorabilirler: “Bu paylaşım benim için mi, çocuğum için mi?”
“Şiddetin tasviri düzenlenmeli”
İstismar ve şiddet haberlerinin aktarımı, kamuoyu oluşturmak, konu hakkında medya kullanıcılarını bilinçlendirmek, konuyu bilimsel ve hukuki verilerle tartışıp yapıcı çözümler üretmek, kamu vicdanını mümkün olan en az şekilde zedelemek açısından hassasiyet gerektirir. Bu bağlamda haber hazırlanırken şiddetin haz duyulan bir öğe gibi tasvir edilmesinin önüne geçilmelidir. Haber içerisinde “alçakça, korkunç, iğrenç” gibi aşırı duygu içeren, tiksinti uyandıran sıfatlardan uzak durulmalıdır. Mahkeme kararı, tutanak, otopsi raporu gibi belgeler kamu yararı olmadıkça açıklanmamalıdır.
Bir diğer önemli konu da medyada kullanılan görseller. Haberde fail yerine istismar edilene odaklanan görsellerden kaçınılmalıdır. Bunlar; dramatik görseller, dur işareti yapan çocuk, oyuncağını tutan çocuk, kınalı eller, korkan, ağlayan, utanan çocuk tasviri, gelinlikli çocuk gibi sıralanabilir. Son olarak kurban, mağdur gibi kelimeler, kurbanın iddiası gibi ifadeler mümkün olduğunca kullanılmamalıdır. İstismara ilişkin her türlü yayın faile odaklanmalıdır.
“Erkek çocuklarında şiddet ve istismar”
Sadece kız çocukları tacize uğrayacağı, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan bireylerin istismara eğilimli olacağı düşüncesi, istismarcıların pis ve hasta olduğu, istismarın sıklıkla bireyin tanımadığı kişiler tarafından gerçekleştirildiği ve istismarcının güç kullandığı yargıları yanlıştır. Erkek çocuklar da sıklıkla istismar ve şiddet vakalarına konu olmaktadır. İstismarcıların sosyo-ekonomik düzeyleri değişkendir ve toplum içerisinde doğrudan ayırt edilebilecek belirgin özellikleri yoktur. Çoğu vakada istismarcı çocuğun tanıdığı bir kimsedir ve bazı vakalarda bu durumun çocukla istismarcı arasında bir sır/oyun haline getirildiği, çocuğun yaşadıklarının bilincinde olmadığı bilinmektedir.
“Çocuk “hayır” demeyi bilmeli”
Son olarak, yapılan araştırmalara göre şiddet gören ya da şiddet eylemlerine tanık olan bireylerin, yetişkinlikte şiddet uygulama eğilimlerinin sekiz kat fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Bu da medya, eğitmenler ve yakın çevre kadar, ailenin rolünün de ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Çocuğun bedenine önce aile içerisinde saygı duyulmalı, çocuğun kıyafetleri, çamaşırları ya da bezi kamusal alanda değiştirilmemelidir. Çocuk hem “Hayır” demeyi hem de kendisine “Hayır” dendiğinde bunun ne anlama geldiğini bilmelidir. Çocuğun internet kullanımı takip edilmelidir. Her yetişkin, istismar olabileceğini düşündüğü olayları ihbar etmelidir.
“Şiddet ona göz yumana da geri döner”
Bütün bunlara ek olarak, hayvanlara yönelik şiddet eylemi gerçekleştiren ve hatta öldüren kişilerin; insanları kurban seçenlerle mental olarak akraba olduğu bilinmektedir. Şiddetin her türlüsü hem onu uygulayana hem de ona göz yumana geri döner, psikolojik ya da fiziksel olarak yansır. Hem medya mensupları hem de bilinçli ve vicdan sahibi her vatandaş, kullandıkları dilin tutum ve davranışlarına yansıdığının ve kelebek etkisi yaratabildiğinin bilincinde olarak hareket etmelidir.